
Ticari hayatta işletmeleri ve işletmelerin ürettikleri mal ve/veya hizmetleri birbirinden ayırt etmeye yarayan çeşitli işaretler mevcuttur. Bunlar ticaret unvanı, işletme adı, marka ve alan adı gibi maddi olmayan unsurlardır.
Buna karşılık hukuken korunma bağlamında markanın tescil zorunluluğu yoktur. Ancak tescil edilmemiş markanın hukuken korunması tescilli markaya göre daha azdır.
“Marka” kavramı Türk Dil Kurumu tarafından dört farklı şekilde tanımlanmıştır. Bu tanımlar: “1. Resim veya harfle yapılan işaret; 2. Bilet, para yerine kullanılan metal veya başka şeyden parça; 3. Bir ticari malı, herhangi bir nesneyi tanıtmaya, benzerinden ayırmaya yarayan özel ad veya işaret; 4. Tanınmış ürün, saygın kişi vb.” ifadelerini içermektedir. Bu yazıya konu olan “Marka” kavramının tanımını ise hiç kuşkusuz, Türk Dil Kurumunun ilgili tanımlarından üçüncü sırada yer verdiği “Bir ticari malı, herhangi bir nesneyi tanıtmaya, benzerinden ayırmaya yarayan özel ad veya işaret” tir.
Sınai Mülkiyet Kanunu’nda ise marka; “Bir teşebbüsün mallarının veya hizmetlerinin diğer teşebbüslerin mallarından veya hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlaması ve marka sahibine sağlanan korumanın konusunun açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olması şartıyla kişi adları dâhil sözcükler, şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların veya ambalajlarının biçimi olmak üzere her tür işaretten oluşabilir.” şeklinde tanımlanmıştır.
Marka Hakkının Tanımı
Marka hakkı, hukuken mutlak bir hak olup, ülkemizde Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde tescil edilerek elde edilebilmektedir. Markanın tescili ile ilgili olarak “Adım Adım Marka Tescili” başlıklı yazımıza bakabilirsiniz.
Mutlak hak olması sebebiyle, marka hakkı hak sahibine, markasının başkası tarafından kullanılmasını yasaklama hakkı gibi tekel bazı hak ve yetkiler sağlar. Markasını tescil ettiren hak sahibi, bu tescilden doğan haklarını herkese karşı ileri sürebilmektedir. Marka hakkı, olumsuz yani yasaklama yetkisi ile olumlu yani kullanma yetkisini içerir. Diğer bir anlatımla, marka hakkı sahibinin, başkalarının marka hakkına karşı saldırılarını önleme yetkisi ile marka hakkından doğan haklarını kendi menfaati doğrultusunda kullanma yetkisi bulunmaktadır.
Marka hakkına sahip olan kişi veya kurum marka sahibi olarak adlandırılır. Marka hakkı; tescil, miras veya devir gibi bir hukuki ilişkiye dayanılarak devren elde edilebilir.
Markanın Koruma Süresi Ne Kadardır?
Marka hakkının korunması ülkemiz mevzuatlarınca belirli bir süreye bağlı tutulmuştur. Marka hakkının genel olarak düzenlendiği Sınai Mülkiyet Kanunu’na göre marka tescilinin sağladığı korumanın süresi, tescil başvuru tarihinden itibaren 10 yıldır. Bu süre, her 10 yılın bitiminden itibaren geçerli olmak üzere, 10’ar yıllık dönemler halinde ve sınırsız olarak yenilenebilmektedir.
Marka – Patent Farkı
Halk dilinde aslında marka patent olarak kullanılmaktadır. Ülkemizde sıkça karşılaştığımız bu hatayı düzeltmekte fayda var. Halk ağzında, işletmesinin isim hakkını (markasını) alanlar markayı değil patent aldıklarını zannetmektedirler.
Marka ya da markalaşma kavramı çok daha geniş öznel (soyut) bir alanı kapsarken, patent daha dar ve nesnel (somut) bir alanı ifade ediyor.
Marka satışa sunulan ürün ve hizmetlerde ayırt ediciliği sağlamak amacıyla kişi adları, sözcükler, şekiller ve harfler gibi baskı yoluyla yayınlanabilen ve çoğaltılabilen her türlü işarettir.
Patent ise buluş sahibinin, 20 yıl boyunca üretme, kullanma, satma veya ithal etme hakkı olarak tanımlanabilir. Yani marka, ürünün adıyken patent ürünün kendisini koruma altına alma işlemidir.
Örnek vermek gerekirse yeni bir kahve makinası buluşu yapan kişi buluşla ilgili olarak patent alacaktır, söz konusu buluşun üretimi, pazarlanması için açacağı işletmenin adını ise marka olarak alacaktır.
Başka bir örnek vermek gerekirse “iphone” ismi bir markadır. Ancak Apple’ın sahibi olduğu dokunmatik ekran bir patenttir. Patentlerle ilgili daha fazla bilgi için lütfen tıklayınız.